Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sert Bir Eleştirmene Mektup - Gilles Deleuze

Hoşsun, akıllısın, kötü niyetlisin, hatta kötülüğe eğilimlisin. Ha gayret... Zira bana en son gönderdiğin ve kâh söylenilenlere kah bizzat senin düşündüklerine ikisini harmanlayarak başvuran mektup, varsayılan rnutsuzluğumdan duyulan bir tür sevinçtir. Bir yandan köşeye sıkıştığımı, her açıdan, hayatta, öğretmenlikte, siyasette köşeye sıkıştığımı, yıldız müsveddesi olduğumu, bunun yine de çok uzun sürmeyeceğini ve işin içinden çıkamayacağımı söylüyorsun. Diğer yandan her zaman sizden geride olduğumu, sizin ey gerçek deneyciler ya da kahramanlar, sizin kanınızı emdiğimi ve zehirlerinizi tattığımı, ama size bakarak ve sizden yararlanarak hayatta kaldığımı söylüyorsun. Ben, bunların hiçbirini hissetmiyorum. Gerçek ya da sahte şizofrenler o kadar canımı sıkıyorlar ki, sevinç içinde paranoyaya dönüyorum. Yaşasın paranoya! Mektubunla bana biraz hınç (köşeye sıkıştın, köşeye sıkıştın, "itiraf et"...) ile biraz da vicdan rahatsızlığı (utanmıyorsun, geridesin...) değilse, ne aşılamak

Değer ve Duygulanım (Antonio Negri)

Değer teorisi hakkında iki yüzyıldır var olan ve hala devam eden polemikler bağlamında, politik ekonomiciler her zaman değerin emekle olan ilişkisini koparmama konusunda başarılı olmuşlardır. Hatta kendilerini değeri emekten ayırmaya adamış olan marjinal akımlar ve neo-klasik ekoller bile, somut olarak politik ekonomi ile karşılaştıkları her durumda bu ikisi arasındaki ilişkiyi dikkate almak zorunda kalmışlardır. Neo-klasik teoride, piyasa, girişimcilik, finans ve parasal ilişkilere dair yapılan tüm analizler, emeğe yapılan her türlü göndermeyi yalanlar. Aslında, politik kararlarla yüz yüze kaldıklarında neo-klasik teorisyenlerin hiçbir şey söylememesi şaşırtıcı değildir. Emek-değer teorisi, disiplinin kurucuları tarafından gömüldüğü yerden yeniden çıkar ve neo-klasik teorisyenler donup kalırlar. Toplumsal bir ilişki olarak ekonomik ilişkinin içindeki çatışkının (ve nihai dolayımın) nerede tanımlandığı ekonomik teorinin ontolojisini açığa çıkarır. Klasik değer teorisinin egemen olduğu

Tienanmen - Giorgio Agamben

Herhangi tekilliğin siyaseti, yani ortaklığı (Kızıl, İtalyan, Komünist olmak gibi) herhangi aidiyet koşulu yoluyla ve (son günlerde, Fransa’da Blanchot tarafından önerilen negatif ortaklık gibi) koşulların basit yokluğu yoluyla dolayıma sokulmayan, ama sadece kendisine ait olan yoluyla dolayıma sokulan bir varlığın siyaseti nasıl olabilir? Pekin’den gelen bir haber bu soruya bir yanıt vermek için bazı öğeleri beraberinde getirmiştir. Çin Mayıs’ı gösterilerinde en etkileyici şey, göstericilerin taleplerinde görece belirleyici içerikler olmayışıdır (demokrasi ve özgürlük bir çatışmanın gerçek nesnesini oluşturamayacak kadar genel ve yaygın nosyonlardır, tek somut talep Hu Yao-Bang’ın rehabilitasyonu hemen kabul edilmiştir). Bu durum devletin tepkisindeki şiddeti daha da açıklanamaz hale getirmektedir. Bununla birlikte devletin orantısız güç kullanımının sadece görünürde olması ve Çinli yöneticilerin bakış açılarıyla, tek dertleri demokrasi ve komünizm karşıtlığı için nahoş konular