Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Estetik Nedir? - Franco "Bifo" Berardi

Çeviren: Oğuz Karayemiş İletişimin oluşu, toplumsal algılama ve estetiğin oluşlarıyla yakın bir ilişki içerisindedir. Chaosmosis 'te, Guattari "yeni bir estetik paradigma"dan (" le nouveau paradigme esthétique ") bahseder: çalışmasının teması, üstderinin, bedenler arasındaki temas alanının, duyarlılığın dönüşümüdür. Estetik nedir? Yaygın Batı felsefesi anlayışının aksine, estetik sadece bir nesnenin güzelliğinin bilimi değildir. Estetik aynı zamanda (ve en çok ilgili olduğu şey de budur) duyarlılık bilimi, algının, üstderiler arasındaki temasın bilimi ve böylece dünyaların oluş halindeki öznellikler tarafından yansıtılmasının bilimidir.  Bundan daha önemli olan hiçbir toplumsal sorun yoktur, çünkü bilişsel kapitalizm, her şeyden çok bir duyarlılığın duygulanımıdır. Küreselleşmiş kapitalizm alanında, ekonomik sömürünün, psişik ıstırabın ve duygulanımsal tahrikin asıl çalışma alanı insan zihni ve daha doğrusu, enformasyonel aşırı uyarılmanın patojenik
En son yayınlar

Filistin Üzerine - Gilles Deleuze

Filistin sorunu öncelikle bu halkın yaşadığı ve hali hazırda yaşamakta olduğu haksızlıkların toplamıdır. Bu haksızlıklar şiddet eylemleri olduğu kadar mantıksızlıklar, hatalı akıl yürütmeler, onları haklı çıkaran yahut telafi edici olduğunu iddia eden boş garantilerdir. Arafat’ın, Sabra ve Şatila katliamı sırasında tutulmayan sözlerden, ihlâl edilen taahhütlerden konuşabilmek için sadece bir tek kelimesi kalmıştı: shame, shame [utanç, utanç]. Deniyor ki bu bir soykırım değildir. Buna rağmen başından beri Oradour’a 1 çok benzeyen bir hikâye bu. Siyonist terörizm sadece İngilizlere karşı değil aynı zamanda ortadan kaybolması gereken Arap köylere karşı da uygulanıyordu: Irgoun bu açıdan son derece aktif olmuştur (Deir Yassine) 2 . Bir ucundan diğerine, söz konusu olan sadece Filistin halkının artık olmaması gerektiği değil fakat sanki zaten hiç olmadığıdır. Fethedenlerin kendileri tarihin en büyük soykırımını yaşamışlardı. Siyonistler bu soykırımdan mutlak bir kötü p

Marx'ın Üç Sözü - Maurice Blanchot

Marx'ta, hep kendi söylediklerinden gelen, üç tür sözün biçim ve güç aldığını görüyoruz; bunların hepsi gereklidir, ama birbirlerinden ayrıktırlar ve birbirlerine karşıt olmaktan da fazla bir şey: yan yana konmuşlardır. Onları bir arada tutan uyumsuzluk öyle bir istem çoğulluğuna işaret etmektedir ki Marx'tan beri herkes, kendini bu çoğulluğa boyun eğmiş hissetmekten kaçınamamaktadır, kendini her şeyden kaçınmaktaymış gibi gördüğü durumlar dışında. 1. Bu sözlerden ilki dolaysız ama uzundur. Bu sözün içinde Marx, "düşünce yazarı" olarak ortaya çıkmaktadır; gelenekten çıkmış bir söz olarak, felsefi logos'tan yararlanmakta, Hegel'den alınmış ya da alınmamış (bunun bir önemi yok) büyük isimlerden yardım almakta ve kendini, düşünüş unsuru içinde özümlemektedir. Bu söz, içinde bütün logos tarihi kendini vurguladığı için uzundur; ama iki anlamda dolaysızdır, çünkü yalnızca söyleyecek bir şeyi olmakla kalmayıp, söylediği bir cevaptır, cevaplar biçiminde kaydolmakta

İnsan Hakları, Kapitalizm, Irk, Faşizm, Felsefe...- Gilles Deleuze & Félix Guattari

Alman felsefesinin temellendirme düşüne rağmen, evrensel demokratik Devlet yoksa, bunun nedeni kapitalizmde evrensel olan tek şeyin pazar oluşudur. Aşkın üst-kodlamalarla iş gören arkaik imparatorlukların tersine, kapitalizm kodsuzlaştırılmış akışların (para, emek, ürün akışları...) içkin bir aksiyomatiği gibi çalışır. Ulusal devletler artık üst-kodlama paradigmaları değildirler, ama o içkin aksiyomatiğin "gerçekleşme modellerini" meydana getirirler. Bir aksiyomatikteyse, modeller bir aşkınlığa göndermede bulunmazlar, tam tersi söz konusudur. Bu tıpkı Devletlerin yersizyurdsuzlaştırması, sermayeninkini ılımlılaştırıyormuş ve ona telafi edici yeniden‑yerliyurdlandırmalar sağlıyormuş gibidir. İmdi gerçekleştirme modelleri çok çeşitli olabilir (demokratik, diktacı, totaliter...), gerçekten ayrışık olabilir, yine de dünya pazarı yalnızca varsaymadığı, ama belirleyici gelişme eşitsizlikleri ürettiği ölçüde, ondan daha az eşbiçimli değildirler. Bu nedenle, sık sık işaret edildiği

Demokratik Merkeziyetçilik ve Kendiliğindelik - Félix Guattari

Çeviren: Nalan Kurunç Politik eylem meseleleriyle ‑eğilim, grup ya da örgütlenme yöntemine karşı liderleri tanımak istemeyen veya kendi kendini ifade etmek isteyen otonom gruplar meseleleri‑ klasik bakış açısıyla ilgilenmekte ısrarcı olursak kendimizi tümden çıkmazda buluruz. Çünkü hem cömertlik ve yaratıcılık kaynakları olarak hem de kargaşa ve hakiki dönüşümlere öncülük edememe olarak görülen “kendiliğindenliğe” ya da anarşizme karşı merkeziyetçilik alanına has bir dizi düşünce kipleri arasında süregiden bir ebedi tartışma etrafında döner dururuz. Bana karşıtlık buymuş gibi gelmiyor yani, bir yanda fevkalade etkili, merkezleşmiş, fonksiyonel aygıt, öte yandan otonomi olmak üzere. Örgütlenme boyutu otonomi meselesiyle aynı düzlemde yer almaz. Otonomi meselesi benim “otonominin işlevi” olarak adlandıracağım alana aittir ve bu işlev feminist, ekolojik, homoseksüel ve diğer gruplarda etkin bir şekilde cisimleşmiştir, ayrıca ‑ve neden olmasın?‑ PT [ Partido dos Trabalhadores,

Devlet ve Otonomi - Félix Guattari

Çeviren:  Oğuz Karayemiş Devlet kapitalistik öznelliğin üretiminde temel bir role sahiptir. Devlet her şeyin çocuksulaştırılan öznelliğin üretilmesiyle bağımlılık ilişkisi içinde geçmesi zorunluluğuna dayanan bir "arabulucu devlet", "ihtiyat devleti"dir. Devletin bu genişletilmiş işlevi, ki onun yönetimsel, finansal, militer ya da polis güçlerinden çok daha geniş kapsamlıdır, örneğin ABD'de refah devleti denilen bir destek [ sübvansiyon da denilebilirdi. -çn] sistemi tarafından yürütülür. Bu bir "vadeli maaş" sistemidir; bir grubun kendini düzenlemesine, kendini biçimlendirmesine, kendini disipline etmesine sebep olan bir destek sistemi ve bir enformasyon, inceleme, denetim, hiyerarşi, teşvik vb. sistemidir. Devlet bu dallanıp budaklanma dizisi, "kolektif donanımlar" dediğimiz kurumların bu tür bir köksapıdır. Devletin merkezsizleştirmeden bahsedildiğinde korkmamasının nedeni budur. Aynı zamanda partilerin kendi programlarında öz-yönetim

Sınıf Mücadelesi ve Otonomi - Félix Guattari

Çeviren: Oğuz Karayemiş Kapitalist sistemin sorgulanması artık sadece büyük ölçekli toplumsal ve politik mücadeleler alanına ait değil, fakat ayı zamanda benim “moleküler devrim” adı altında gruplandırdığım her şeye aittir. Şu açık ki, moleküler devrim sadece azınlıklarla sınırlandırılmamıştır, fakat aynı zamanda bireylerin, grupların ve sistemin kendi öznellik üretiminin boyutlarında sorgulanmasına benzer şeyleri de içermektedir. Eğer Entegre Dünya Kapitalizminin öznellik üretiminin kontrolü tarafından da sürdürüldüğü hipotezini kabul ediyorsak, öncelikle ekonomik ve politik alanları kuşatan toplumsal antagonizmaların artık değişmiş olduklarını da görmeliyiz. Artık bu yalnızca bir üretim ya da politik ifade araçlarının ele geçirilmesi sorunu değildir, fakat aynı zamanda ekonomi-politik alanının terkedilip öznel ekonomi alanına girilmesi sorunudur. Bu bakımdan, öznellik sorunsalı Marksizminkinden tamamen farklı terimlerle ortaya konulmalıdır. Marksizm için, arzuya, san