Ana içeriğe atla

Sınıf Mücadelesi ve Otonomi - Félix Guattari

Çeviren: Oğuz Karayemiş

Kapitalist sistemin sorgulanması artık sadece büyük ölçekli toplumsal ve politik mücadeleler alanına ait değil, fakat ayı zamanda benim “moleküler devrim” adı altında gruplandırdığım her şeye aittir. Şu açık ki, moleküler devrim sadece azınlıklarla sınırlandırılmamıştır, fakat aynı zamanda bireylerin, grupların ve sistemin kendi öznellik üretiminin boyutlarında sorgulanmasına benzer şeyleri de içermektedir.


Eğer Entegre Dünya Kapitalizminin öznellik üretiminin kontrolü tarafından da sürdürüldüğü hipotezini kabul ediyorsak, öncelikle ekonomik ve politik alanları kuşatan toplumsal antagonizmaların artık değişmiş olduklarını da görmeliyiz. Artık bu yalnızca bir üretim ya da politik ifade araçlarının ele geçirilmesi sorunu değildir, fakat aynı zamanda ekonomi-politik alanının terkedilip öznel ekonomi alanına girilmesi sorunudur.

Bu bakımdan, öznellik sorunsalı Marksizminkinden tamamen farklı terimlerle ortaya konulmalıdır. Marksizm için, arzuya, sanata, dine ve fikirlerin üretimine dair sorun, diyalektik olarak üretimin altyapısına bağımlı olan üstyapı alanına aittir. Fakat bir defa öznelliğin üretimi açıkça üretimin altyapısının içinde bulunur, altyapı ile üstyapı arasındaki karşıtlığı sürdürmek imkânsızdır. Entegre Dünya Kapitalizmini anlamak ve sorgulamak için kendimizi bir ekonomi-politik okumasıyla sınırlandırmamız mümkün değildir.

Bana öyle geliyor ki, gezegenin şimdiki esas tarihsel olayları basitçe stratejik ilişkiler, sosyoekonomik belirlenimler ve bu tarz ıvır zıvır yoluyla açıklanamaz. Bu tarz belirlenimler şüphesiz hâlâ mevcuttur. Aşikâr ki, stratejik iktidar ilişkileri ‑sınıf, kast ve benzeri ilişkiler‑ temelindeki toplumsal antagonizmalar ortadan kaybolmadı ve analizin ile başvurunun belirli seviyelerine bağlıdır. Ekonomik ve toplumsal çatışmalar temelindeki yaklaşımlar geçerli olmayı sürdürüyorlar. Fakat, bazen büyüleyici bazen felaket benzeri çoğu fenomen, teorinin bu tarzıyla açıklanamaz. Örneğin, İran’daki, Afganistan’daki ya da Polonya’daki mücadele için aşırı bir potansiyel taşıyan bir dizi dinsel fenomenin acilliğini düşünüyorum. Bu tarz fenomenleri anlamak için, arzu ekonomisine dair sorunsalları da dikkate almak gerekir, zira öteki türlü bu ekonominin daha muhafazakâr eğilimlere bırakılması tehlikesi yaşarız −örneğin, piskoposluk içinde var olan eğilimler; ister ilerici, Marksist ya da bürokratik olsunlar.

Félix Guattari & Suely Rolnik, Molecular Revolution in Brazil, Semiotext<e>, trans. Karel Clapsow & Brian Holmes, sf: 196, 197'den çevrilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aksiyomatik Nedir? - Alberto Toscano

Aksiyomatik, Deleuze ve Guattari tarafından, Bin Yayla ’da çağdaş kapitalizmin evrensel tarih içindeki işleyişini ve genel semiyolojisini tanımlamak için kullanılan kavramdır. Bilim ve matematiksel küme teorisinden kök alan aksiyomatik, birlikte çalıştığı terimlerin tanımlarını sağlamaya ihtiyaç duymayan ama bunun yerine verilmiş bir alandaki emirler ile kısmi norm veya buyrukların (aksiyomların) eklenmesi ve çıkarılması yöntemini ifade eder. Aksiyomlar böylece doğaları belirlenmeye ihtiyaç duyulmayan öğeler ve ilişkiler üzerinde işler. Onlar, uygulanmalarının alanlarının özellik veya niteliklerine kayıtsızdırlar ve nesnelerine, tamamen işlevsellermiş gibi, tercihen asıl özlerinden niteliksel olarak farklılaşmışlar gibi muamele eder. Aksiyomlar sırayla, belirli ampirik veya maddi durumlara uygulanan teoremlere veya gerçekleşim modellerine eşlik etmektedir.  Eğer akışları (ve onların kesim ve kırılmalarını) Deleuze ve Guattari’nin transandantal mataryalizminin temel bileşeni olarak

Köksap Nedir? - Felicity J. Colman

Köksap, nesnelerin, mekânların ve insanların en farklı ve en özdeş olanları arasında meydana gelen bağıntıları tanımlar; insanları birbirine bağlayan tuhaf olay zincirleri gibi: “ayrılığın altı adımı” [1]  hissi, “daha önce de buradaydım sanki” duygusu ve bedenler düzenlemeleri. Deleuze ve Guattari’nin “köksap” [ rhizome ] kavramı, “rhizo”nun biçimleri kombine etmek anlamına gediği ve biyoloji terimi olan "rhizome"un, kendini yatay yumru-biçimli kökü boyunca yayabilen ve yeni bitkiler geliştirebilen bir bitki formunu betimlediği etimolojik anlamından çekip çıkartılır. Bu terimin Deleuze ve Guattari’deki kullanımında köksap, şebeke biçimli, ilişkisel ve çapraz bir düşünme sürecini ve bu haritanın sabit bir varlık olarak inşasını "takip etmeyen" bir var olma biçimini haritalayan bir kavramdır (D&G 1987: 12). Kökenleri ile tek tek temellerinin izini süren bedenler ile fikirlerin düzen verilmiş soyları "ağaç biçimli düşüncenin" formları görülür ve epistem

"Hüzün geriye kalandır. Biraz blues dinleyin benim için…

Sık sık ölümün bilgisine asla sahip olamayacağımızı, çünkü asla tecrübe edemeyeceğimizi hatırlatırdı Ulus. O nedenle ancak bir başkası aracılığıyla tecrübe edebiliriz ölümü, başkasının ölümüyle bilmeye çalışabiliriz. Herkes bir şeyler yitirdi Ulus'un aramızdan ayrılmasıyla. Kimi anlaşılmaz ama değerli bulduğu bir yazarı hatırladı, kimi bir özgürlük hayaletini, kimi bir güzel meleği, kimi kendini özür borçlu hissettiği bir dostunu. Bir başkasının ölümü, yitirilenin bilgisi, yitimin hatırlattıkları... Biz ise onu kaybettiğimiz gerçeğinin ağırlığı yavaş yavaş üzerimize çökerken, bırakın anlamayı, tecrübe ettiğimiz yitimi tarif etmeye çabalamaktan bile aciz hissediyoruz. Ulus bir başkası degildi bizim için, bedenimizin bir parçasıydı. Kendimizi eksilmiş, azalmış, kırılmış hissediyoruz. Yokluğu bizi suskunlaştırıyor... Suskunluğu kabullenebiliriz, sessiz kalmayı biliriz, derdimiz bu değil. Şu an sözümüz yok ama, nasıl olsa kendi geçmişimize her baktığımızda onu da göreceğiz.