Ana içeriğe atla

Estetik Nedir? - Franco "Bifo" Berardi

Çeviren: Oğuz Karayemiş
İletişimin oluşu, toplumsal algılama ve estetiğin oluşlarıyla yakın bir ilişki içerisindedir. Chaosmosis'te, Guattari "yeni bir estetik paradigma"dan ("le nouveau paradigme esthétique") bahseder: çalışmasının teması, üstderinin, bedenler arasındaki temas alanının, duyarlılığın dönüşümüdür.

Estetik nedir? Yaygın Batı felsefesi anlayışının aksine, estetik sadece bir nesnenin güzelliğinin bilimi değildir. Estetik aynı zamanda (ve en çok ilgili olduğu şey de budur) duyarlılık bilimi, algının, üstderiler arasındaki temasın bilimi ve böylece dünyaların oluş halindeki öznellikler tarafından yansıtılmasının bilimidir. 

Bundan daha önemli olan hiçbir toplumsal sorun yoktur, çünkü bilişsel kapitalizm, her şeyden çok bir duyarlılığın duygulanımıdır. Küreselleşmiş kapitalizm alanında, ekonomik sömürünün, psişik ıstırabın ve duygulanımsal tahrikin asıl çalışma alanı insan zihni ve daha doğrusu, enformasyonel aşırı uyarılmanın patojenik etkilerine maruz kalan beden-zihin ilişkisidir. 

Kapitalist ivme, bedenler arasındaki temasın iletişimle yer değiştirip seyrelmesi, gezegen çapında etnik yersizyurdsuzlaşma, geleneksel antropolojik modellerin parçalanması ve çöküşü: bunların hepsi, toplumsal zihnin ayrıntılandırılma tarzları üzerinde ve her şeyden önemlisi, duyarlılık üzerinde edimde bulunur. Duygusal beden, en hassas ve uç muharebelerin yapıldığı yerdir. 

Sosyal dikkatin medyatik bombardımanı, duyarlılık üzerinde acımasız etkiler yaratır. Hayalgücü, kolektif psişenin mutasyonlara yol açan virüslerince, aşırı hızlı canavarlarca işgal edilir. Bu arada, aslında insan ruhuna yayılmış bir bulaşıcı olan AIDS ismini alan medyatik salgının ortaya çıkışı, bilinçli organizmalar arasındaki ilişkilerin sanallaştırılmasıyla el ele gitmektedir. 

Bu, şizoanalitik estetiğin ilgi alanıdır: onun problemi, bir temaşa nesnesi olarak güzellik değil, bedenlerin birbirlerini toplumsal sahada algılama yoludur. Yer değiştirmeler ve göçler, kirletmeler ve entegrasyonlar, milliyetçilikler ve saldırganlıklar çağında temel bir siyasal sorun, toplumsal hısımlığın ve dolayısıyla estetiğin semantiğidir. 

Belli bir anlamda, toplumsal hısımlığın semantiğinin, Guattarici estetiğin ayrıcalıklı nesnesi olduğunu söyleyebiliriz. Ve bu toplumsal semantiğin nasıl dönüştüğünü anlamak için, sanatın iletişimde nasıl edimde bulunduğunu ve iletişimin kolektif akıl üzerinde nasıl hareket ettiğini anlamak gerekir.

Sanat yersizyurdsuzlaşmış türden bir semiyotik eylemdir. Jestler ile semiyotik göstergeler, gösterge ile bağlamı arasındaki ilişkiyi, onun işlevini ve ortak yorumlamanın koşullarını değiştirir. Sert bir biçimde yerliyurdlulaşmış geleneksel toplumlarda, sanatsal jest istisnaidir ve kutsallaştırılmıştır. Ancak yirminci yüzyılda, genelleştirilmiş estetikleştirmenin şişmiş rüzgar gülü dengesiz hale geldiğinde, sanatın statüsüne dair bir şey sonsuza kadar kırıldı. Auranın kaybı, sanat eserinin istisnai ve biricik karakterinin ortadan kayboluşuydu. Sanatsal göstergenin endüstriyel yeniden üretimi semiyotik bir enflasyona kapıyı açtı. Sinema, ses kaydı, televizyon, reklamcılık, dijitalleşme ve nihayet sanat eserlerinin otomatik yaratımı yazar/sanatçı aurasını dağıttı.

"Yeni ekonomi" kapitalizminin dinamikleri ile birlikte, tüm süreç kendi koşullarına ve ters çevrimine erişir. Sanatı yersizyurdsuzlaşmış ve ekonomiyi yeniden-yerliyurdlulaşmış olarak düşünmeye alışkındık. Şimdi görüyoruz ki ekonomi, sanatı bir daimi yersizyurdsuzlaştırma ve yeryurd olmaksızın değerlenme (volarization) etkeni olarak kapsamaktadır. Bir zamanlar sadece sanatçıya ulaşabilen bir iletişim modeli olan değişim, egemen semiyotik rejime dönüştü. Geçmişte değişim yalnızca estetik değerlere ayrılırken, artık, ekonomik değerler günden güne değişen kurallar uyarınca mübadele ediliyor.

Guattari'nin Chaosmosis'in estetik paradigmaya ayrılmış bölümünde ortaya koyduğu bu sorun, bu yeni çerçeve içerisinden yeniden ele alınmalıdır.

*Franco "Bifo" Berardi, Félix Guattari: Thought, Friendship and Visionary Cartography, Çeviren: Giuseppina Mecchia & Charles J. Stivale, Palgrave and Macmillian Yayınları, 2008, s. 32, 33'ten tercüme edilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aksiyomatik Nedir? - Alberto Toscano

Aksiyomatik, Deleuze ve Guattari tarafından, Bin Yayla ’da çağdaş kapitalizmin evrensel tarih içindeki işleyişini ve genel semiyolojisini tanımlamak için kullanılan kavramdır. Bilim ve matematiksel küme teorisinden kök alan aksiyomatik, birlikte çalıştığı terimlerin tanımlarını sağlamaya ihtiyaç duymayan ama bunun yerine verilmiş bir alandaki emirler ile kısmi norm veya buyrukların (aksiyomların) eklenmesi ve çıkarılması yöntemini ifade eder. Aksiyomlar böylece doğaları belirlenmeye ihtiyaç duyulmayan öğeler ve ilişkiler üzerinde işler. Onlar, uygulanmalarının alanlarının özellik veya niteliklerine kayıtsızdırlar ve nesnelerine, tamamen işlevsellermiş gibi, tercihen asıl özlerinden niteliksel olarak farklılaşmışlar gibi muamele eder. Aksiyomlar sırayla, belirli ampirik veya maddi durumlara uygulanan teoremlere veya gerçekleşim modellerine eşlik etmektedir.  Eğer akışları (ve onların kesim ve kırılmalarını) Deleuze ve Guattari’nin transandantal mataryalizminin temel bileşeni olarak

Köksap Nedir? - Felicity J. Colman

Köksap, nesnelerin, mekânların ve insanların en farklı ve en özdeş olanları arasında meydana gelen bağıntıları tanımlar; insanları birbirine bağlayan tuhaf olay zincirleri gibi: “ayrılığın altı adımı” [1]  hissi, “daha önce de buradaydım sanki” duygusu ve bedenler düzenlemeleri. Deleuze ve Guattari’nin “köksap” [ rhizome ] kavramı, “rhizo”nun biçimleri kombine etmek anlamına gediği ve biyoloji terimi olan "rhizome"un, kendini yatay yumru-biçimli kökü boyunca yayabilen ve yeni bitkiler geliştirebilen bir bitki formunu betimlediği etimolojik anlamından çekip çıkartılır. Bu terimin Deleuze ve Guattari’deki kullanımında köksap, şebeke biçimli, ilişkisel ve çapraz bir düşünme sürecini ve bu haritanın sabit bir varlık olarak inşasını "takip etmeyen" bir var olma biçimini haritalayan bir kavramdır (D&G 1987: 12). Kökenleri ile tek tek temellerinin izini süren bedenler ile fikirlerin düzen verilmiş soyları "ağaç biçimli düşüncenin" formları görülür ve epistem

"Hüzün geriye kalandır. Biraz blues dinleyin benim için…

Sık sık ölümün bilgisine asla sahip olamayacağımızı, çünkü asla tecrübe edemeyeceğimizi hatırlatırdı Ulus. O nedenle ancak bir başkası aracılığıyla tecrübe edebiliriz ölümü, başkasının ölümüyle bilmeye çalışabiliriz. Herkes bir şeyler yitirdi Ulus'un aramızdan ayrılmasıyla. Kimi anlaşılmaz ama değerli bulduğu bir yazarı hatırladı, kimi bir özgürlük hayaletini, kimi bir güzel meleği, kimi kendini özür borçlu hissettiği bir dostunu. Bir başkasının ölümü, yitirilenin bilgisi, yitimin hatırlattıkları... Biz ise onu kaybettiğimiz gerçeğinin ağırlığı yavaş yavaş üzerimize çökerken, bırakın anlamayı, tecrübe ettiğimiz yitimi tarif etmeye çabalamaktan bile aciz hissediyoruz. Ulus bir başkası degildi bizim için, bedenimizin bir parçasıydı. Kendimizi eksilmiş, azalmış, kırılmış hissediyoruz. Yokluğu bizi suskunlaştırıyor... Suskunluğu kabullenebiliriz, sessiz kalmayı biliriz, derdimiz bu değil. Şu an sözümüz yok ama, nasıl olsa kendi geçmişimize her baktığımızda onu da göreceğiz.