Birinci Bölüm
Şimdiye kadar bir edimselin gitgide daha yayılımlı, gitgide daha uzak ve
çeşitli başka virtüelliklerle çevrili olduğu durumu göz önünde tuttuk: bir
parçacık uçucu şeyler yaratıyor, bir algı anılar çağrıştırıyor. Ama ters
yöndeki hareket de gerekiyor: çemberler daraldığı ve virtüel edimsele
yaklaşarak ondan gitgide daha az ayırt edilir olduğu zaman. Artık yalnız
edimsel nesneyi ve onun virtüel imgesini birleştiren bir iç devreye ulaşıyoruz:
edimsel bir parçacığın ondan çok az ayrı duran virtüel bir ikizi var; edimsel
algının bir çeşit dolaysız ikiz gibi, ardışık ya da hatta eşzamanlı ikiz gibi
olan kendi anısı var. Çünkü Bergson’un gösterdiği gibi, anı algılanan nesnenin
ardından oluşan edimsel bir imge değil, nesnenin edimsel algısıyla bir arada
varolan virtüel imge. Anı edimsel nesnenin zamandaşı [contemporaine] olan
virtüel imge, onun ikizi, “ayna imgesi”[4]. Ayrıca edimsel nesneyle virtüel
imgesi arasında kaynaşma ve bölünme, daha doğrusu salınım, sürekli değiş
tokuş var: virtüel imge durmadan edimsel hale geliyor, tıpkı kişiliği ele
geçiren, dibe çeken ve onun için geriye bir virtüellikten başka bir şey
bırakmayan bir ayna gibi, Şangaylı Kadın'daki gibi. Virtüel imge
kişiliğin tüm edimselliğini yutuyor, öte yandan edimsel kişilik artık bir
virtüellikten ibaret. Virtüelle edimsel arasındaki bu sürekli değiş tokuş bir
kristal meydana getiriyor. Kristaller içkinlik düzleminde ortaya çıkıyorlar.
Edimsel ve virtüel bir arada varoluyor ve bizi devamlı olarak birinden diğerine
götüren dar bir devreye giriyor. Artık bir tekilleşme değil bu, süreç halindeki
bir bireyleşme, edimsel ve onun virtüeli. Edimselleşme değil kristalleşme. Saf
virtüelliğin artık edimselleşmeye ihtiyacı yok, çünkü birlikte en küçük devreyi
oluşturduğu edimsele sıkı sıkıya bağlı. Artık edimselin ve virtüelin
saptanamazlığı söz konusu değil, değiş tokuşa giren iki terim arasında
ayırt-edilemezlik var.
Felsefe çokluklar teorisi demek. Her çokluk edimsel öğeler ve virtüel öğeler
barındırıyor. Hiçbir nesne tümüyle edimsel değil. Edimsel olan her şey virtüel
imgelerden bir sisle çevrili. Bu sis virtüel imgelerin üzerinde dağılıp
koşturduğu bir arada varolan, az ya da çok yayılımlı devrelerden yükseliyor.
İşte bu şekilde edimsel bir parçacık farklı düzeylere ait, az ya da çok
yakınında olan virtüelleri yayıyor ve yutuyor. Bunlara virtüel denmesinin
nedeni yayılmalarının ve yutulmalarının, yaratılmalarının ve yıkılışlarının
düşünülebilir en küçük sürekli zamandan daha küçük bir zamanda meydana gelmesi
ve dolayısıyla bu kısalığın onları bir kararsızlık ya da belirlenimsizlik
ilkesine bağlı tutması. Edimsel olan her şey durmadan tekrar tekrar yenilenen
virtüellik çemberleriyle çevrili, bunların her biri bir başka çember daha
yayıyor ve hepsi edimseli çevreleyerek onun üzerinde etkide bulunuyorlar.
(“virtüel bulutunun merkezinde daha üst bir düzeye ait bir virtüel var yine…
her virtüel parçacık kendi virtüel kozmosuyla çevrili ve bu, sırayla her biri
için sonsuza dek geçerli…”[1]) Dinamizmlerin dramatik özdeşliği sayesinde bir
algı da bir parçacık gibi: edimsel bir algı oluşup oluşup bozulan, gitgide daha
uzak, gitgide daha geniş hareketli devrelerde dağılan bir virtüel imgeler
bulutsusuyla çevrili. Farklı düzeylere ait anılar bunlar: bunlara virtüel
imgeler denmesinin nedeni hızlarının ya da kısalıklarının onları bu kez bir
bilinçdışılık ilkesine bağlı tutması.
![]() |
Gilles Deleuze |
Edimsel nesne nasıl virtüel imgelerden ayrılamazsa virtüel imgeler de edimsel
nesneden ayrılamaz. Öyleyse virtüel imgeler edimsel üzerinde etkide bulunuyor.
Bu açıdan onlar [virtüel imgeler] çemberlerin bütünü ya da her çember üzerinde,
durumların her birinde, düşünülebilir en büyük zaman tarafından belirlenmiş bir
continuum’u, bir spatium’u ölçüyorlar. Bu az ya da çok yayılımlı virtüel imge
çemberlerine edimsel nesnenin az ya da çok derin katmanları karşılık geliyor.
Bunlar nesnenin bütüncül itkisini [impulsion] oluşturuyor: kendileri virtüel
olan, edimsel nesnenin de onlarda virtüel hale geldiği katmanlar[2]. Burada
nesne de imge de virtüel haldeler ve edimsel nesnenin içinde çözüldüğü içkinlik
düzlemini kuruyorlar. Ama bu durumda edimsel, nesne kadar imgeyi de etkileyen
bir edimselleşme sürecine girmiş halde. Virtüel imgeler continuum’u
parçalara ayrılmış; spatium kurallı ya da kuralsız zamanın ayrışmalarına göre
kesilmiş. Virtüel nesnenin bütüncül itkisi de kısmi continuum’a karşılık gelen
kuvvetler halinde, kesilmiş spatium’u kateden hızlar halinde kırılıyor[3].
Virtüel, içkinlik düzlemi üzerinde onu kesen ve bölen tekilliklerden asla
bağımsız değil. Leibniz’in gösterdiği gibi kuvvet edimselleşmekte olan bir
virtüeldir, tıpkı içinde yer değiştirdiği uzay gibi. Öyleyse düzlem
virtüellerin bir edimselleşmesini belirten continuum’un kesitlerine ve itkinin
bölümlerine bağlı olarak bir düzlemler çokluğuna bölünüyor. Ama virtüele
götüren yola bağlı olarak tüm düzlemler birleşiyor. İçkinlik düzlemi ikisi
arasında saptanabilir bir sınır olmaksızın hem virtüeli hem onun edimselleşmesini
içeriyor. Edimsel, edimselleşmenin tamamlayıcısı ya da ürünü, nesnesi; virtüel
de bunun tek öznesi. Edimselleşme virtüele ait. Virtüelin edimselleşmesi
tekillik, oysa edimselin kendisi kurulu bireysellik. Edimsel, bir meyve gibi
düzlemin dışına düşüyor, oysa edimselleşme onu nesneyi tekrar özneye çeviren
şey olan düzleme taşıyor.
İkinci Bölüm
![]() |
Gilles Deleuze ve Claire Parnet |
Edimsel nesne ve virtüel imge, virtüel hale gelen nesne ve edimsel hale gelen
imge, bunlar zaten en temel optikte de ortaya çıkan figürler[5]. Ama
her durumda, virtüelin ve edimselin dağılımı Zamanın en temel bölünüşüne
karşılık geliyor; Zaman iki büyük yola göre farklılaşarak ilerliyor: şimdinin
geçmesini sağlamak ve geçmişi korumak. Şimdi, sürekli bir zamanla, yani tek
yönlü olduğu varsayılan bir hareketle ölçülen değişken bir veri: bu zaman
tükendiği ölçüde şimdi geçiyor. Şimdi geçip gidiyor, şimdi edimseli tanımlıyor.
Oysa virtüel kendi adına en küçük tek yönlü hareketi ölçen zamandan daha küçük
bir zamanda ortaya çıkıyor. Bu yüzden virtüel “uçucu”. Ama geçmiş de virtüelde
korunuyor, çünkü bu uçucu şey bir yön değişimine gönderme yapan bir sonraki “en
küçük”te durmadan devam ediyor. Bir yönde düşünülebilir en küçük sürekli
zamandan daha küçük zaman aynı zamanda en uzun zaman, tüm yönlerde
düşünülebilir en büyük sürekli zamandan bile daha uzun. Şimdi (kendi ölçeğinde)
geçerken uçucu olan (kendi ölçeğinde) koruyor ve korunuyor. Virtüeller onları
ayıran edimselin ötesinde dolaysız olarak iletişim içindeler. Zamanın iki yanı,
geçen şimdinin edimsel imgesi ve korunan geçmişin virtüel imgesi, edimselleşme
içinde, saptanamaz bir sınırları da olsa birbirlerinden ayrılıyor; ama
kristalleşme içinde, birbirlerinin rolünü üstlenerek ayırt-edilemez hale
gelecek kadar değiş tokuş içindeler.
Edimselle virtüelin ilişkisi hep bir devre kuruyor, ama iki şekilde: bazen
edimsel, virtüelin edimselleştiği geniş devrelerde başka şeyler gibi olan
virtüellere gönderme yapıyor, bazen edimsel, virtüelin edimselle kristalleştiği
en küçük devrelerde kendi virtüeli olarak virtüele gönderme yapıyor. İçkinlik
düzlemi hem virtüelin başka terimlerle ilişkisi olarak edimselleşmeyi, hem de
virtüelin değiş tokuşa girdiği terim olarak edimseli bile kapsıyor. Her durumda
edimselle virtüelin ilişkisi iki edimsel arasında kurulabilecek bir ilişki
değil. Edimseller zaten kurulu olan bireyler ve sıradan noktalara dayalı
belirlenimler içeriyorlar; oysa edimselle virtüelin ilişkisi edim halinde bir
bireyleşme ya da her bir durumda belirlemek gereken dikkat çekici noktalara
dayalı bir tekilleşme oluşturuyor.
Çevirmenin Notları
Deleuze’ün Claire Parnet’yle birlikte yazdığı Diyaloglar’ın Deleuze’ün ölümünden (yani 1995’ten) sonraki baskılarında ek olarak üç dört sayfalık kısa bir yazı var. Adı “Edimsel ve Virtüel”. Bildiğim kadarıyla bu, Deleuze’ün yaşarken yayınlanmayıp da ölümünden sonra yayınlanan tek metni (50’lerin başında yazdığı “Issız Adalar”ı ve ara sıra sağda solda yayınlanan mektuplardan parçalar vb. metinleri dışarıda tutarsak). Zaten Deleuze Abécédaire’de ölümünden sonra geriye yayınlanmamış büyük bir yapıt falan bırakmayacağını söylüyordu. Bir konuda son sözü söylemeye inanmadığı için, felsefe onun için hep “ortadan başlamak” demek olduğu için geriye bir opus postumum bırakmamıştı.
David Lapoujade, bu metnin Deleuze'ün ölümünden önce yayınlanmış son metin olan "İçkinlik: bir yaşam..."ın devamı olduğunu söylüyor (G. Deleuze, Deux régimes de fous, yay. haz. D. Lapoujade, Minuit, 2003, s. 359, dipnot). Anne Sauvagnargues’a göre, “Edimsel ve Virtüel” büyük olasılıkla Cinéma 2’yle aynı dönemde, yani seksenlerin ortasına doğru yazılmış (Le Vocabulaire de Gilles Deleuze, yay. haz. R. Sasso ve A. Villani, 2003, s. 28), çünkü aynı/benzer kavramlar kullanılıyor, ortak problemler var. Eğer tahmin doğruysa bu, Deleuze’ün son yazılarından biri değil. Ölümünden aşağı yukarı on yıl önce yazılmış. Ama yazıda bir son yazı havası da var. Her şey çok hızlı gelişiyor; boşluklar, atlamalar, ilk bakışta hiç anlaşılmayacak gibi duran yerler var. Bunlar Deleuze’ün kendi için aldığı notlar mı yayınlamayı düşündüğü bir makalenin taslakları mı belli değil. Çok az vakti olan birinin alelacele yazdığı notlar gibi. Daha doğrusu, Deleuze’ün Kritik ve Klinik’in son yazısında Ethica V için, “üçüncü Ethica” için dediği şey “Edimsel ve Virtüel” için de geçerli: “aklı başında bir insanın düşüncesini sergilemesinden çok bir köpeğin araştırmalarına benzer” bir yöntemle yazılmış (Critique et Clinique, s. 185). Sezgilerle, görülerle, yıldırım hızıyla ilerleyen bir düşünce. Bu yüzden izlemesi, anlaması zor; daha çok bir taslak izlenimi veriyor.
Diyaloglar’ın Ali Akay çevirisinde bu metnin Türkçesi yok (çevirinin yapıldığı dönemde henüz Fransızcası da yayınlanmamıştı galiba). Metnin çeviri açısından çıkardığı en büyük zorluk şu: virtuel, actuel, force, image gibi Deleuze’ün farklı dönemlerde yazılmış birçok kitabında kullanılan kavramların nasıl çevrileceğine karar vermek gerek. Zaten Deleuze hızlı gidebilmesini kısmen, “Edimsel ve Virtüel”de bir araya getirdiği şeyleri başka kitaplarında uzun uzun anlatmış olmasına borçlu. Metnin bu başka kitaplarla bağlantılarını, çeviriyle ilgili tercihlerimi, örneğin neden virtüeli gücül, gizil ya da sanal diye çevirmediğimi ilerde anlatmaya çalışacağım (dogmatik değilim, tartışmaya açığım, virtüeli böyle çevirmeye devam etmemin nedeni henüz ikna edici bir karşı-argümanla ya da öneriyle karşılaşmamış olmam). Metnin çevirisi şimdilik [b]öyle.
Çeviri: Hakan Yücefer
Çeviri: Hakan Yücefer
[1]
Michel Cassé, Du vide et de la création, Odile Jacob Yayınları, s.
72-73. Ayrıca Pierre Lévy’nin çalışması, Qu’est-ce que le virtuel?,
Découverte Yayınları.
[2]
Bergson, Matière et mémoire, Yüzüncü yıl baskıları, s. 250 (II. ve
III. bölümler anının virtüelliğini ve edimselleşmesini inceliyor).
[3] Bkz.
Gilles Châtelet, Les Enjeux du mobile, Seuil Yayınları, s. 54-68
(“virtüel hızlar”dan “virtüel kesimler”e).
[4]
Bergson, L’Énergie spirituelle, “şimdinin anısı…”, s. 917-920.
Bergson, gitgide daha geniş çemberlere doğru ve gitgide daha dar bir çembere
doğru olan iki hareket üzerinde duruyor.
[5]
Edimsel nesneden ve virtüel imgeden yola çıkan optik, hangi durumda
nesnenin virtüel, imgenin edimsel hale geldiğini, sonra nesnenin ve imgenin
nasıl birlikte edimsel hale geldiklerini ya da ikisinin de nasıl virtüel hale
geldiğini gösteriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder