Ana içeriğe atla

Politika ve Psikanaliz

Devrimci işçi hareketine sorulan soru şunlar arasındaki mesafe farkı sorusudur: 
- Sınıf mücadeleleri düzeyinde gözüken güçlerin ilişkileri,
- Kitlelerin arzulanan gerçek yatırımları.

Kapitalizm işçi sınıfının emeğinin gücünü sömürüyor, üretimin dayanaklarını kendi hesabına yönetip düzenliyor, ama aynı zamanda da arzulanan ekonomiye sömürülenleri sinsice telkin ediyor. Devrimci mücadele sadece gözüken güçlerin ilişkilerinin düzeyine sokulamaz. Aynı zamanda kapitalizm tarafından bulaştırılmış arzulanan ekonominin her düzeyinde gelişmelidir (Birey, çiftler, aile, okul, militan gruplar, delilik, hapishaneler, eşcinsellik vb. düzeylerinde).

Felix Guattari
Bu iki düzeye göre yöntemler ve mücadelenin nesneleri değişiktir. "Ekmek, barış, özgürlük..." tarzındaki objektifler güç ilişkileri alanına sokularak siyasi örgütlerin varlığını edinir ve böylece blokları oluşturan güçleri kümeler. Bu organizasyonlar "temsili" olmak zorunda, mücadeleleri düzenlemeli, onlara bir strateji ve bir taktik önermelidir. Bunun yanında "mikroskobik" faşizme karşı verilen mücadele, yeni arzulanan makinalar içinde yerini alan faşizm "delegeler", "temsilciler", bir defasında daimi olarak kimlik kazandırılan bloklar aracılığınca olmamalıdır. "Düşmanın" yüzü değişmiştir: Bu ittifaka girdiğimiz kişi, yoldaş, sorumlu kişi ve hatta kendisi bile olabilir. Asla bir sigortamız yoktur, şu veya bu an içinde baskının içselleştirilmesiyle, yerleşik iktidarla bilinçdışı bir ortaklıktan paranoyak bir yorumlamadan, prestijden veya bürokratik bir siyasetten öteye geçemeyebiliriz.

Bu iki mücadele biri birinden daha seçkin şekilde işlemeyebilir:

- Sınıf mücadelesi, özgürlükçü devrimci mücadele baskıcı güçlere karşı çıkabilecek bir savaş makinasını gerektirebilir ve bu nedenle, en azından asgari bir düzenleşmeye, bir çeşit merkeziyete göre işleyebilir;
- Arzu cephesindeki mücadele sürekli bir analiz, her düzeydeki her türlü iktidarın bozulmasını gerektirir.
    
Burjuva iktidarını ters yüz etmeyi ümit ederek ve onun yerine bu iktidar biçimini yapan bir yapıyı ikame ederek hareket etmek saçma değil midir? Rusya'da, Çin'de sınıf mücadeleleri vb. bize burjuvazinin iktidarını alaşağı ettikten sonra bile, iktidarın bu biçiminin devlette, ailede, hatta devrimin saflarında bile yeniden üretildiğini gösterdi. Devrimci savaş makinası tarafından içerilen gerekli düzenleşmenin üstüne yerleştirilen bürokratik ve merkeziyetçi iktidarı ne şekilde önleyebiliriz? Global düzeyde, mücadelenin devreleri vardır, arada geçiş dönemleri vardır. Mikroskobik düzeyde başından beri gerekli olan dolaysız yoldan komünizme geçiş, burjuvazinin iktidarının bürokrat veya lider, onu canlandıran militan olduğu ölçüde burjuvazinin bu iktidarını aniden devirmek olacaktır.

Bürokratik merkeziyetçilik sürekli bir şekilde sermayenin merkeziyetçi modelinden itibaren işçi hareketleri tarafından ithal edilmiştir. Sermaye üretimi denetler, üst-kodlar. Tekelci Devlet kapitalizmin ve üretim ilişkilerinin çerçevesinde baskıcı bir iktidarın alıştırmasını yapar ve para akımlarını denetler. Aynı tarz sorun bürokratik sosyalizmin için de vardır. Ama gerçek üretimin bu tip üst-kodlamaya ihtiyacı yoktur, tersine onun yolunu keser. Sanayi toplumlarının en büyük üretim makinaları merkeziyetçilikten uzak bir şekilde işleyebilir. Üretim, dağıtım ve tüketim arasındaki ilişkilerin başka bir kavramsallaştırılmasının bugünkü üretim ilişkilerine ait despotik ve hiyerarşik iktidarların paramparça edilmesine yol açacağı ve özellikle işçileri yenilikçi yetkinliklerini serbest bırakacağı doğrudur. Öyleyse merkeziyetçiliğin esası ekonomik değil, politiktir. İşçi hareketlerinde merkeziyetçilik aynı tip bir kısırlığa yol açmaktadır. En etkin ve en geniş mücadelelerin bürokratik devlet ileri gelenlerinin dışında düzenlenebileceğini kabul etmek lazımdır. Ama bunun için işçi hareketinin bürokrasisinin ve kapitalist teknokrasinin bilinçdışılığındaki ortakları olan burjuva öznelselliğince bulaştırılmış olanın işçilerin arzulanan ekonomisine özgürleştirilmiş olması şarttır.
Bu açıdan:
- "Demokratik" merkeziyetçilik
- Anarşizm ve kendiliğindenlik arasındaki basit alternatife düşmemek lazımdır.
    
Marjinal hareketler, cemaatlar teknoloji-öncesi bir devre dönüş söylencesinde yok olmakla kazanacak bir şeylere sahip değildirler; tersine varolan toplumla, ailevi ve cinsel ilişkilerle karşı karşıya gelmelidirler. Ama diğer yandan, örgütlenmiş işçi hareketinin şimdiye kadar kendi iç kirliliği, burjuva iktidarı tarafından kendi bulaşıcılığı ile ciddi bir şekilde uğraşmasının zamanı gelmiştir. Ve şu ana kadar varolan hiçbir bilim ona bu yolda yardım edemez; ne sosyoloji, ne psikososyoloji, hatta ne de psikanaliz bu alanda Marksizmin yerini doldurabilmişlerdir.
    
Bir bilim görünümünde psikanaliz, burjuva öznelselliğinin yöntemlerini bile aşılamaz normlar olarak sunmaktadır.


Toplumbilim, Gilles Deleuze özel sayısı (sayı 5), Felix Guattari. Çeviren: Ali Akay *Gilles Deleuze ve Claire Parnet ile birlikte yazılan Politique et Psychanalyse Des Mots Perdus, kitabından çevrilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aksiyomatik Nedir? - Alberto Toscano

Aksiyomatik, Deleuze ve Guattari tarafından, Bin Yayla ’da çağdaş kapitalizmin evrensel tarih içindeki işleyişini ve genel semiyolojisini tanımlamak için kullanılan kavramdır. Bilim ve matematiksel küme teorisinden kök alan aksiyomatik, birlikte çalıştığı terimlerin tanımlarını sağlamaya ihtiyaç duymayan ama bunun yerine verilmiş bir alandaki emirler ile kısmi norm veya buyrukların (aksiyomların) eklenmesi ve çıkarılması yöntemini ifade eder. Aksiyomlar böylece doğaları belirlenmeye ihtiyaç duyulmayan öğeler ve ilişkiler üzerinde işler. Onlar, uygulanmalarının alanlarının özellik veya niteliklerine kayıtsızdırlar ve nesnelerine, tamamen işlevsellermiş gibi, tercihen asıl özlerinden niteliksel olarak farklılaşmışlar gibi muamele eder. Aksiyomlar sırayla, belirli ampirik veya maddi durumlara uygulanan teoremlere veya gerçekleşim modellerine eşlik etmektedir.  Eğer akışları (ve onların kesim ve kırılmalarını) Deleuze ve Guattari’nin transandantal mataryalizminin temel bileşeni olarak

Köksap Nedir? - Felicity J. Colman

Köksap, nesnelerin, mekânların ve insanların en farklı ve en özdeş olanları arasında meydana gelen bağıntıları tanımlar; insanları birbirine bağlayan tuhaf olay zincirleri gibi: “ayrılığın altı adımı” [1]  hissi, “daha önce de buradaydım sanki” duygusu ve bedenler düzenlemeleri. Deleuze ve Guattari’nin “köksap” [ rhizome ] kavramı, “rhizo”nun biçimleri kombine etmek anlamına gediği ve biyoloji terimi olan "rhizome"un, kendini yatay yumru-biçimli kökü boyunca yayabilen ve yeni bitkiler geliştirebilen bir bitki formunu betimlediği etimolojik anlamından çekip çıkartılır. Bu terimin Deleuze ve Guattari’deki kullanımında köksap, şebeke biçimli, ilişkisel ve çapraz bir düşünme sürecini ve bu haritanın sabit bir varlık olarak inşasını "takip etmeyen" bir var olma biçimini haritalayan bir kavramdır (D&G 1987: 12). Kökenleri ile tek tek temellerinin izini süren bedenler ile fikirlerin düzen verilmiş soyları "ağaç biçimli düşüncenin" formları görülür ve epistem

"Hüzün geriye kalandır. Biraz blues dinleyin benim için…

Sık sık ölümün bilgisine asla sahip olamayacağımızı, çünkü asla tecrübe edemeyeceğimizi hatırlatırdı Ulus. O nedenle ancak bir başkası aracılığıyla tecrübe edebiliriz ölümü, başkasının ölümüyle bilmeye çalışabiliriz. Herkes bir şeyler yitirdi Ulus'un aramızdan ayrılmasıyla. Kimi anlaşılmaz ama değerli bulduğu bir yazarı hatırladı, kimi bir özgürlük hayaletini, kimi bir güzel meleği, kimi kendini özür borçlu hissettiği bir dostunu. Bir başkasının ölümü, yitirilenin bilgisi, yitimin hatırlattıkları... Biz ise onu kaybettiğimiz gerçeğinin ağırlığı yavaş yavaş üzerimize çökerken, bırakın anlamayı, tecrübe ettiğimiz yitimi tarif etmeye çabalamaktan bile aciz hissediyoruz. Ulus bir başkası degildi bizim için, bedenimizin bir parçasıydı. Kendimizi eksilmiş, azalmış, kırılmış hissediyoruz. Yokluğu bizi suskunlaştırıyor... Suskunluğu kabullenebiliriz, sessiz kalmayı biliriz, derdimiz bu değil. Şu an sözümüz yok ama, nasıl olsa kendi geçmişimize her baktığımızda onu da göreceğiz.