Ana içeriğe atla

Özgürlük ve Kötülük

Georges Bataille
Özgürlüğün içindeki Kötülüğü ortaya koymak uzlaşmacı, konformist düşünce tarzının karşıtıdır ve öylesine genel bir yaklaşımdır ki, ona karşı çıkmak düşünelemez. Sartre, özgürlüğün mutlak Kötülük anlamına gelmesini sonuna kadar reddeder. Ancak "üretim toplumu"nun göreli olduğunu kabul etmeden önce ona bir değer biçer: Oysa bu değer tüketime, hatta esas olarak üretken olmayan tüketime, yani yok etmeye göre belirlenmiş bir değerdir. Bu gösterimlerin tutarlığını araştırdığımızda, İyilikle olan ilişkilerinde baştan sakınımlı davranan özgürlüğün, Blake'in Milton için söylediği gibi "bilmeden şeytanın safında" olduğu hemen ortaya çıkacaktır. İyiliğin tuttuğu taraf boyun eğmenin, itaatin safıdır. Özgürlük daima isyana açılan bir kapıdır, oysa İyilik kuralların katılığına sıkı sıkıya bağlıdır. Sartre'ın da, Kötülük'ten söz ederken, özgürlüğe dair ifadeler kullandığı olmuştur:* ..."olan hiçbir şey, Genet'nin "Kötülük Tecrübesi"ne değinen hiçbir şey beni belirleyemez ya da sınırlayamaz; yine de varım, her tür yaşamı ortadan kaldıran dondurucu nefes olacağım. O halde özün de üstündeyim, her istediğimi yapabilirim, kendime de her istediğimi yapabilirim...". Kim ne derse desin, hiç kimse özgürlükten yola çıkıp yarara uygun geleneksel İyilik kavramına -görünüşte Sartre'ın yapmaya çalıştığı gibi- ulaşamaz.**

Jean-Paul Sartre, Saint Genet
Köleliğin reddinden yola çıkıp egemen mizacın özgürce sınırlanmasına götüren tek bir yol vardır: Sartre'ın bilmediği bu yol iletişimin yoludur. Ancak ve ancak özgürlük, yasakların ihlal edilmesi ve egemen tüketim burada anlatıldıkları gibi tasarlandıklarında; zorunlulukların tam olarak boyun eğdiremediği ve sezinledikleri bütünlükten vazgeçmek istemeyen insanların düzeyine uygun bir ahlakın temellerinde kendini belli eder.


* Saint Genet, s. 211. İtalikler Sartre'a ait.
** Sartre'ın felsefi incelemelerinde karşı karşıya kaldığı en büyük zorluk, özgürlük ahlakından, bireyleri bir ödevler sistemi içinde birbirine bağlayan toplum ahlakına bir türlü geçememesidir. Yararcı ahlakı aşabilen tek şey, iletişim temellerini attığı iletişim - ve hakkaniyet - ahlakıdır. Ama Sartre'a göre iletişim temel taşlardan biri değildir; İletişim, ancak ve ancak, varlıkların birbirlerine göre geçirimsizlikleriyle mümkündür (ona göre temel olan, yalnız kalmış varlıktır, iletişim halindeki varlıkların çokluğu değil). Savaştan bu yana, ahlak üstüne yazdığı kitabı yayımlamasını bekliyoruz. Bu çalışmanın durumu hakkında  fikir verebilecek tek şey, doyurucu ve son derece kapsamlı bir eser olan Saint Genet. Şaşırtıcı bir zenginlikte olmakla birlikte Saint Genet'in tamamlanmış bir çalışma olmadığını belirtmeliyim.

Georges Bataille, Edebiyat ve Kötülük, Ayrıntı yay. içinde, sf: 163-164(Çev. Ayşegül Sönmezay)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aksiyomatik Nedir? - Alberto Toscano

Aksiyomatik, Deleuze ve Guattari tarafından, Bin Yayla ’da çağdaş kapitalizmin evrensel tarih içindeki işleyişini ve genel semiyolojisini tanımlamak için kullanılan kavramdır. Bilim ve matematiksel küme teorisinden kök alan aksiyomatik, birlikte çalıştığı terimlerin tanımlarını sağlamaya ihtiyaç duymayan ama bunun yerine verilmiş bir alandaki emirler ile kısmi norm veya buyrukların (aksiyomların) eklenmesi ve çıkarılması yöntemini ifade eder. Aksiyomlar böylece doğaları belirlenmeye ihtiyaç duyulmayan öğeler ve ilişkiler üzerinde işler. Onlar, uygulanmalarının alanlarının özellik veya niteliklerine kayıtsızdırlar ve nesnelerine, tamamen işlevsellermiş gibi, tercihen asıl özlerinden niteliksel olarak farklılaşmışlar gibi muamele eder. Aksiyomlar sırayla, belirli ampirik veya maddi durumlara uygulanan teoremlere veya gerçekleşim modellerine eşlik etmektedir.  Eğer akışları (ve onların kesim ve kırılmalarını) Deleuze ve Guattari’nin transandantal mataryalizminin temel bileşeni olarak

Köksap Nedir? - Felicity J. Colman

Köksap, nesnelerin, mekânların ve insanların en farklı ve en özdeş olanları arasında meydana gelen bağıntıları tanımlar; insanları birbirine bağlayan tuhaf olay zincirleri gibi: “ayrılığın altı adımı” [1]  hissi, “daha önce de buradaydım sanki” duygusu ve bedenler düzenlemeleri. Deleuze ve Guattari’nin “köksap” [ rhizome ] kavramı, “rhizo”nun biçimleri kombine etmek anlamına gediği ve biyoloji terimi olan "rhizome"un, kendini yatay yumru-biçimli kökü boyunca yayabilen ve yeni bitkiler geliştirebilen bir bitki formunu betimlediği etimolojik anlamından çekip çıkartılır. Bu terimin Deleuze ve Guattari’deki kullanımında köksap, şebeke biçimli, ilişkisel ve çapraz bir düşünme sürecini ve bu haritanın sabit bir varlık olarak inşasını "takip etmeyen" bir var olma biçimini haritalayan bir kavramdır (D&G 1987: 12). Kökenleri ile tek tek temellerinin izini süren bedenler ile fikirlerin düzen verilmiş soyları "ağaç biçimli düşüncenin" formları görülür ve epistem

"Hüzün geriye kalandır. Biraz blues dinleyin benim için…

Sık sık ölümün bilgisine asla sahip olamayacağımızı, çünkü asla tecrübe edemeyeceğimizi hatırlatırdı Ulus. O nedenle ancak bir başkası aracılığıyla tecrübe edebiliriz ölümü, başkasının ölümüyle bilmeye çalışabiliriz. Herkes bir şeyler yitirdi Ulus'un aramızdan ayrılmasıyla. Kimi anlaşılmaz ama değerli bulduğu bir yazarı hatırladı, kimi bir özgürlük hayaletini, kimi bir güzel meleği, kimi kendini özür borçlu hissettiği bir dostunu. Bir başkasının ölümü, yitirilenin bilgisi, yitimin hatırlattıkları... Biz ise onu kaybettiğimiz gerçeğinin ağırlığı yavaş yavaş üzerimize çökerken, bırakın anlamayı, tecrübe ettiğimiz yitimi tarif etmeye çabalamaktan bile aciz hissediyoruz. Ulus bir başkası degildi bizim için, bedenimizin bir parçasıydı. Kendimizi eksilmiş, azalmış, kırılmış hissediyoruz. Yokluğu bizi suskunlaştırıyor... Suskunluğu kabullenebiliriz, sessiz kalmayı biliriz, derdimiz bu değil. Şu an sözümüz yok ama, nasıl olsa kendi geçmişimize her baktığımızda onu da göreceğiz.